26 Eylül 2010 Pazar

Haydar Öldü Diyorlar!...

Eşkiya olmadan önce, dağlara sadece uzaktan bakarmış...


Sonrasında da, bir haksızlığa kurban gitmiş..

Hatta ''sormayın gitsin'' diye, anlatır o günlere şahitlik edenler..

Yavuklusunu kaçırırken alaca karanlıkta, nereden bilsin di ki, çalıya takılacak eteği.

Burnu vardı.

Ama!

O günden sonra kokusunu alamadı hiç bir cesedin.

Çünkü; çok kışlar geçmişti donmuş sakallarının üzerinden..

Artık onun hayatında ki herkes haklıydı!

Kral göz kırparken kraliçe'ye, kilise'de günah çıkarıyordu papaz..

Düşündü ve sordu kendi kendine!

''Balıklar da ayrılır mı sevdiğinden?''

''Ya, Kutup Ayıları?''

''Sibirya, kaç adımdır şimdi buradan?''

''Varmak için! O kadar, güçlü müyüm?''

General Kornilof'un yardımcısı İvan'ı hatırladı.

Grevi ve grevcileri.

Grevde yetecek peksimetleri ve tuzağa düşen tilkiyi düşündü.

''Güzel günlerdi be'', dedi.

Gün ağarınca başlamıştı ya, şimdi; gün batımındaydı.

Yine!

O senfoni ama hep, ''o beyaz düş''

Vay ki, ne vay.

Haydar bu!

Ne sormuş, ne söylemiş, sadece gülmüş ve son nefesini vermiş diyorlar.


Sabiha Rana

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder