31 Ekim 2010 Pazar

Aşık olmak ister misin?

Aşk'ı sayıyla da sayısız da yaşamış olabilirsiniz. Bu bizi hiç bağlamaz. Bizim demek istediğimiz, olur ya yeniden veya ilk defa aşık olmak ister misiniz?




Önce bilmelisiniz ki; aşkta çok büyük gelişmeler beklemek o aşkın defolu başlıyacağına işarettir.. Tabii sizin bu aşktan ne beklediğinize ve ne elde etmek istediğinize de bağlı.. Bence bu tür aşktan kimseye hayır gelmez. Aşık olmayın daha iyi. Tabii elinizdeyse..



Aşkta hangi kazançlar yüzünü güldürür insanın hiç düşündünüz mü?



Aşık olduğunuzda kolay günler geçireceğinizi zannediyorsanız yanılıyorsunuz.. Siz hiç aşık olmadınız demektir bu.. Çünkü aşk; zor günler geçirtir aşık olana.



Kimine göre aşık olmak, hayatta ilerlemek ve atılım yapmak için hiç de uygun bir zaman değildir. Kimine göre de; aşk bir fırsattır hayatı yakalamak için..



Gerçekten aşık olduğunuzda canınızı tek celsede boşayabileceğiniz birisi var demektir artık hayatınızda.. Bu sevmenin ölüm kalım savaşıdır aslında..



Duygularınız oradan oraya savrulacak ve siz aşkın dört mevsimini yaşayacaksınız.. Siz hissedecek, siz sevecek ve siz ağlayacaksınızdır artık aşka.. Bel ki de karşınızdaki kişinin sevdiğinden emin olmadan, sevginin karşılıksız haşmetine kaptıracaksınız kendinizi.. O ne kahrolası yalnızlıktır.. Karabasanların sizden hesap sorduğu, şüphelerin kudurttuğu iniltileri yaşarsınız..



Her şeye rağman aşktan faydalanmak lazım.. Çünkü aşk; kalıcı duygulara gebe bırakır kalbinizi..

Seversiniz, yanarsınız, özlersiniz ve çaresizlik içinde karşılık beklersiniz.. Şansınız varsa şayet; sever - sevilir ve aşkınızın meyvelerini yersiniz..



Biliyor musunuz?



Aşk; açık ve içten olmayı sever..

Sevdiğiniz kişiye karşı her zaman açık ve içten olursanız siz kazanırsınız..



Hem unutmayın ki sizin kadar aşkta sevinecektir bu işe..



Şimdilik (!) sağlıklı aşklar size. :)



*****



Bu köşe şiir köşesi ortada lamba şişesi...



Sen

İçimdeyken

Teslim al

Tutukla beni

Öleyim be Süleyman!


Sabiha Rana: ''Melekler Yüreğinizden Öpsün''

26 Eylül 2010 Pazar

Mümkün mü?

Yazdıklarıma kıvrılan


Çocuk yanım

Korkularını tokatladığım kan suyum

Üşüdüğümde çimdirdiğim ellerim

Patlayan mısırım

Görmediğim

Duymadığım
Bilmediğim

Şah damarımdaki inancım

Ver;

Ver bana geri
Gecenin ayazına sürgün edilmiş hayallerimi

Kışa bandırdığım umutlarımı

Solan yapraklar gibi;

Eteklerime dök.
Bu defa;

Adı konmamış hayatın

En orospu yanı olsun

Yeter ki;

İnsanca öleyim ve insanca gömüleyim.

Mümkün mü?


Sabiha Rana

Haydar Öldü Diyorlar!...

Eşkiya olmadan önce, dağlara sadece uzaktan bakarmış...


Sonrasında da, bir haksızlığa kurban gitmiş..

Hatta ''sormayın gitsin'' diye, anlatır o günlere şahitlik edenler..

Yavuklusunu kaçırırken alaca karanlıkta, nereden bilsin di ki, çalıya takılacak eteği.

Burnu vardı.

Ama!

O günden sonra kokusunu alamadı hiç bir cesedin.

Çünkü; çok kışlar geçmişti donmuş sakallarının üzerinden..

Artık onun hayatında ki herkes haklıydı!

Kral göz kırparken kraliçe'ye, kilise'de günah çıkarıyordu papaz..

Düşündü ve sordu kendi kendine!

''Balıklar da ayrılır mı sevdiğinden?''

''Ya, Kutup Ayıları?''

''Sibirya, kaç adımdır şimdi buradan?''

''Varmak için! O kadar, güçlü müyüm?''

General Kornilof'un yardımcısı İvan'ı hatırladı.

Grevi ve grevcileri.

Grevde yetecek peksimetleri ve tuzağa düşen tilkiyi düşündü.

''Güzel günlerdi be'', dedi.

Gün ağarınca başlamıştı ya, şimdi; gün batımındaydı.

Yine!

O senfoni ama hep, ''o beyaz düş''

Vay ki, ne vay.

Haydar bu!

Ne sormuş, ne söylemiş, sadece gülmüş ve son nefesini vermiş diyorlar.


Sabiha Rana

Gelin Tacı

Düşlerimdeki öyküler...

Şehrin telaşından uzakta, krallığımın tadını çıkarıyorum şimdi..
Düşündüm de yılların vurdumduymazlığına ne kadar da çok kaptırmışım kendimi..
Oysa; buradaki sade köy hayatı baharı selamlıyor... Kırılgan duygularım bile filizlenmeye başladı.. Meğer ne çok özlemişim kendimi..
Dün benimle konuşurken, yüzü kızaran o adamı hatırladım; ''ey güzel Allah'ım, dünyada bu kadar saf bir erkek kaldı mı ki?'' hali vakti iyi görünmese de eminimki bu tür erkeklerin ruhları daha zengindir.. ''Rahatlık erkekleri şımartır'' derdi rahmetli Ninem..

Bilseydim bu kadar sıkılacağını, yolu tarif etmesi için onu seçer miydim?
Teşekkür ettiğimde ''rica ederim'' derken bile, ne kadar yumuşacık ve sevecen bir ifadesi vardı.. Şimdi, desem ki sana; neredeyse sesinin sadeliğine ve ses tonuna boylu boyunca yatıp uyuyasım geldi.. Bana inanmıyacaksın biliyorum. Adamın gözlerine bakınca;sabah yediğim zeytinleri düşündüm..

Ve samandan yatak hayal etmeye başlamıştım ki rüya bu ya, uyuya kalmışım ''Gelin Tacı'' elimde...

Aramızda kalsın İstanbul ama sessizlik gıpta etti düşlerime...

Sabiha Rana